Az önce TÜİK tarafından Temmuz dönemi İşgücü istatistikleri açıklandı.
Başta işsizlik oranı olmak üzere işgücü istatistikleri, herkesi ilgilendiren bir konu olduğu için, açıklandıktan sonra gündemde en çok tartışılan, üzerine yorum yapılan konuların başında gelir.
Gelin artı ve eksileriyle verileri değerlendirelim.

Dün

Türkiye 2008-2009 küresel krizinden sonra yakaladığı yüksek istihdam artışları ile bu alanda pek çok ülkeden daha iyi bir performans göstermişti. Bu ivmeyi uzun süre devam ettirdi. Ekonominin hızla büyümesinin de etkisiyle istihdam edilenlerin sayısında 2017 genelinde ve 2018’in ilk aylarında ciddi bir artış yaşandı. Ancak 2018’in ikinci çeyreğinden itibaren diğer bazı göstergeler ile birlikte işgücü istatistiklerinde de bozulma başladı. Bunlardan ilki istihdam artış hızındaki yavaşlamaydı. 2017 sonunda yüzde 6’ları gören istihdam artışı (ki bu çok iyi bir hızdır) yavaş yavaş yüzde 1-2 aralığına indi. Kasım 2018’den sonra istihdam artışındaki yavaşlama kendini istihdamda azalmaya bıraktı. Geçtiğimiz yıllarda çok iyi bir ivme yakaladığımız işgücüne katılım oranı* da tekrar düşüşe geçti.
İşsizlik 2018’in Nisan ayında yüzde 9.6 idi. O günden sonra hafifçe artmaya başladı. Ocak ve Şubat 2019’da yüzde 14.7’ye ulaştıktan sonra mevsim etkisiyle hafif bir gerileme dönemine girdi. Son olarak Haziran döneminde yüzde 13’tü.
Nisan 2018’de işsiz sayısı 3 milyon 86 bindi. Bu yılın Şubat ayında neredeyse 4.7 milyona ulaştıktan sonra o da büyük oranda mevsim etkisiyle gerilemeye başladı. Haziranda işsiz sayısı 4 milyon 253 olmuştu. Bu dönemde işsiz sayısında en büyük artış inşaat sektöründe oldu.

Bugün

Bugün açıklanan verilere göre;
İşsizlik oranı yüzde 13.9
İşsiz sayısı 4 milyon 596 bin
Çalışanların sayısı 28 milyon 517 bin oldu.
Geçen yılın Temmuz döneminde;
İşsizlik oranı yüzde 10.8,
İşsiz sayısı 3 milyon 531 bin,
Çalışanların sayısı 29 milyon 265 bin idi.
TÜİK verilerine göre son 1 yılda çalışanların sayısı 748 bin azalırken; işsizlik 3.1 puan, işsizlerin sayısı 1 milyon 65 bin arttı. Üstelik bunlar şimdiye kadar sürekli yükselme eğiliminde olan işgücüne katılım oranı azalırken geçekleşti.

Son bir yılda;
Tarımda çalışanların sayısı 130 bin,
Sanayi sektöründe çalışanların sayısı 102 bin,
İnşaat sektöründe çalışanların sayısı 465 bin,
Hizmet sektöründe çalışanların sayısı 48 bin azaldı.

Ekonomimiz yılın ilk 2 çeyreğinde yüzde 2.3 ve yüzde 1.5 daralırken, daha hızlı daralmamızın önüne geçen şey kamu harcamalarında artış olmuştu. Benzer şekilde geçtiğimiz yıl içinde işgücü verilerinde daha fazla bozulmayı da kamu istihdamındaki artışa borçluyuz.

Yarın

İşgücü göstergelerindeki bozulmanın böyle devam etmeyecek. Bir süre sonra işsizlikte yeniden azalma, istihdamda yeniden artışlar göreceğiz. Sadece ana gösterge olan işsizlik oranındaki artışa bakarak yorum yapmak yanıltıcı olabiliyor. Diğer göstergeler ile birlikte bakınca istihdam piyasasında kötü günlerin büyük kısmını geride bıraktığımızı söylemek mümkün.

Fakat şu gerçeği göz ardı etmemek gerekiyor: İstihdam ekonomideki daralma dönemine genellikle kısa sürede olumsuz tepki verirken; ekonomide tekrar büyüme evresine girildiğinde istihdamdaki iyileşme kötüleştiği kadar hızlı olmuyor. Bu nedenle içinden geçtiğimiz dönemi geride bırakıp tekrar istikrarlı büyüme dönemine girinceye kadar istihdam piyasasında kalıcı bir düzelme beklemek zor.

Şu anda elimizde ekonomik canlanmaya dair kredilerdeki artışa dayalı olarak konut ve otomotiv sektöründeki son dönem satışlarındaki iyileşme dışında fazla bir veri yok. İhracat, sanayi üretimi, tüketici güveni ve sektörel güven endekslerinde zayıf seyir devam ediyor. Avrupa, ABD ve Çin ekonomilerinde yavaşlama, önümüzdeki aylarda küresel talebin de zayıf kalacağını gösterdiği için, ihracat tarafından istihdama destek beklemememiz gerekir. Ancak iç talepteki büyüme ile kısa vadede istihdamda bir canlanma olabilir.

Eylül sonunda açıklanan Yeni Ekonomi Programı 2019 genelinde işsizliğin yüzde 12.9 olacağını öngörürken oranın 2020’de yüzde 11.8’e, 2021’de yüzde 10.6’ya, 2022’de yüzde 9.8’e gerilemesini hedefliyor. İşsizliğin tek haneli olduğu son yıl yüzde 9.9 ile 2014’tü. Yani YEP hedeflerine göre 2022’de 2014’teki işsizlik seviyesine geri dönülmüş olacak.

Türkiye momentumu güçlü bir ekonomiye sahip. Yeniden istikrarlı büyüme dönemine geçtiğimizde işsizliğin hızla azalması, YEP hedeflerine daha önce ulaşması pek ala mümkün. Ama önce iç talepte şişkinlik yaratmayacak şekilde tüketici ve üretici tarafında güvenin hızla yükselmesi; sonra da sanayi ve hizmet sektörlerinde (inşaattan önce bu iki sektör) istihdam artışını hedeflememiz gerekiyor.

*İşgücüne katılım oranı: Nüfusumuz yaklaşık 82 milyon. Ancak işgücü istatistikleri hazırlanırken 15 yaş üzerindeki nüfus dikkate alınır. Bu nedenle 82 milyondan 15 yaş altındaki nüfus çıkarılır. Bunun yanı sıra yurtlar, yetimhaneler, huzurevleri, hapishane, kışla vb. yerlerde ikamet edenler de istatistikler dışında tutulur. Bu işlemden sonra kalan nüfusumuz yaklaşık 61.5 milyon. Buna 15 yaş üzeri kurumsal olmayan nüfus diyoruz. Bu nüfusu ikiye ayıralım. Birinci grupta çalışma istek ve kabiliyetine sahip insanlar, ikincisinde ise bu özelliklere sahip olmayan ya da kültürel nedenlerle istese de yapamayanlar var. Birinci grup işgücünü oluşturur. Çalışanlar ve işsiz olanlar bu gruptadır. Şu sıralarda işgücümüz yaklaşık 32.5 milyon kişi civarında. İşgücüne katılım oranı ise işgücünün 15 yaş üzeri kurumsal olmayan nüfustaki payını gösterir. İşgücüne katılım oranı yaklaşık 20 yıldır memnun edici bir yükseliş eğilimi gösterdi. Ancak son aylarda bu oranda bir gerileme var.